İşte geldim burdayııımmm. Hemen yazarım dediğim yazı bile 5 gün rötar yaptı, neyse yine de ilerleme var :-)) Bu sevimli ineklerin hikayesine geçmeden önce İstanbul masalını anlatmak istiyorum...Geçtiğimiz pazar günü, yani babalar gününde Ankaralı ikizannesi kankilerimle masal gibi bir gün geçirdim İstanbul'da... Çocukları "al en güzel hediyen" diye babalara bırakarak bizleri biraraya getiren ikizanneleriyiz.biz sitesinin 2. doğum günü kutlamasına katıldık... Gidişimize iki gün kala klasik olarak ne giysek muhabbeti başladı...O kadar kursa gittim, bi işe yarasın değil mi, hop bi t-shirt tasarladım, kızlara sundum...çok hızlı bir organize durumu ve sevgili Gamzeciğimin üstün performansı sayesinde t-shirtler alındı, baskıyı yapacak yerle çok sıkı pazarlık yapıldı, hatta adam doğduğuna pişman edilerek fiyat yarıya indirildi ve t-shirtlerimiz bir gün içinde hazır oldu... Sabahın beşinde döküldük yollara, artık kronikleşmeye başlayan uykusuzluğum yine iş başında olduğundan gözümü kırpmaya fırsat bulamadan kendimi Havaşta buldum... Öznur'u Havaşa getiren taksi tutturdu havaalanına sizi 40 Tl 'ye götürürüm ben diye, yok diyoruz adam gitmiyor, sonunda pes edip "bir taksi daha ayarla da gidelim" diyoruz. Havaalanına geldiğimizde öğreniyoruz ki adam diğer taksiye 50 Tl. demiş..."yanlış söylemişim deyiver " falan dememize kalmadan adam "ben o şöförü tanımıyorum, size iyi yolculuklar" diyip gazlıyıveriyor. Bu ayrıntıyı neden anlattım...çünkü Öznur bunu kendine öyle dert etti ki, yakaladığına "ben sana taksiciyi anlatmışmıydım?" diye olayı anlatma derdinden dönüş yolunda ufak bir aksilik yaşadı:-))) Bunu birazdan anlatacağım...
İkizanneleri olarak her yolcuğuna sürü sepet çantayla çıkmaya alıştığımızdan bagajsız yolculuk hepimize tuhaf geldi...ama bu sayede check in işlemlerini beklemeden yaptırdık, gerçi bunda soyadımın payı da olmadı değil, hehehehe; Görevli bize kiosktan check in işemini yapmaya yardımcı oluyor ( ay nefret ettim kendi cümlemden valla,bu ne yaaa, gitti güzelim Türkçe...) Adam "bir soyadı söyler misiniz?" diyor, grubu bulacak... kızlardan biri söylüyor, bulamıyor...başka bir isim... yok yine bulamıyor...E bi de ben söyleyeyim diyorum... "hah" diyor adam heyecanla "bu ismi tanıyorum"...Kızların hepsi dönüp bana manidar bir bakış atıyor...eee hep "Erzincanlı mısınız?" diye soracak değiller ya:-)))) (aklıma gelmişken, bi tarihte hastanede kan aldırıyorum...adam dikkatimi iğneden çekmek için beni lafa tutuyor; "soyadınızı hatırladım, daha önce de gelmiş miydiniz?"... Allah diyorum arkasından klasik soru gelecek..."evet" diyorum "siz sormadan söyleyeyim Erzincanlı değilim, hep bunu sorarlar da"..." buna şükredin" diyor adam..."bana hep ne marka diye soruyorlar"... "?" ...meğer adamın soyadı "Araba" imiş) Neyse konuyu dağıtmayalım... Hava alanına geldik Öznur başladı "tuvalete gidelim"..."tuvalete gittiniz mi?.." Anaç tavuk gibi hepimizi tembihliyor...Kırım kongo keneleri gibi yapışık yaşadığı kızlarını evde bırakınca boşluktan bize sardı herhal diyoruz..."kızım alt tarafı 50 dakikalık yola gidiyoruz, bu ne telaş"... Meğer bi bildiği varmış, dönüş yolunda öğrendik:-)))... Biz güvenlikten geçtik, bekliyoruz Vildan bi türlü gelmiyo..."anam noluyo"..."yok bişey ya çantamda sprey var da" diyor..ben sanıyorum ki deodorant var, meğer eşinin arabasının gasp edilip ölümden dönmesinden sonra çantasında biber gazı taşımaya başlamış...Hah, şimdi hepimizi toplayıp götürecekler diye senaryolar kurmaya başlamıştım ki sorun çıkmadan uçağa biniverdik...Sonunda sağ sağlım ulaştık İstanbul'a...Bu arada çoluksuz çocuksuz tam ipini koparmış vaziyette sonu gelmeyen kıkırdamalarımızdan herkesin bize baktığını söylememe gerek yok sanırım...ama kim takar... Süerciğimin ayarladığı shuttle hizmeti sayesinde kutlamanın yapılacağı İstinye Meyyali Restorant'a sorunsuz ulaştık (aha bedavadan reklam da yaptım) Kapıdan girdik...Aaaa hoşşgeldiinizzz falan derken birden "çıkın dışarı, çıkın, çıkın" dediler...Hoppala noluyo yaaa?...Vildan yine ne çıktı çantandan?... "diğer kapıdan girin, o kadar süsledik girişi" diyorlar...Diğer kapıdan girip, doğru tuvalete gidiyoruz, bir örnek t-shirtleri giyiyoruz...
Burçak bombayı patlatıp bizi yine kopartıyor "Ege bugün biraz gergin":-)))) ve Ankara çıkartması başlıyor... 2 dakika önce farklı kıyafetlerle görenler şimdi bir örnek halimizi görünce şaşkınlık içinde...Ankara'dan 8 kişi gitmişiz, orda çocuklar hariç yaklaşık 100 kişi var ama sanki bi tek bizim sesimiz çıkıyor, kahkahalar tam gaz devam ediyor... Öyle çok fotoğraf çektiriyoruz ki, biri adımızı söylese hemen dönüp direk sırıtarak poz veriyoruz... Korkarım İstanbullu ikizbabaları hanımlarını bi daha bizimle görüştürmeyecek:-)))
Yemek, oyunlar, turnuvalar derken güne damgamızı vurarak ayrıldık ordan... İstinye Park'tan evde bıraktığımız kuzucuklarımıza hediyeler aldık ( vicdan mı yaptık biraz nee) Shuttle saatine kadar Kireçburnu'nda güzelce biralarımız yudumladık, midyemizi, kalamarımızı yedik, misler gibi deniz havasını içimize depoladık, üzerimizdeki t-shirtlerle ilgili meraklı soruları yanıtladık ( tesadüfe bak ki, bir ikiz eşi, 2 ikiz annesi ile karşılaştık), "ben de beşiz babasıyım" gibi laf atanları duymazdan geldik, güldük, eğlendik... sonunda havaalanına geldik...
Burçak bombayı patlatıp bizi yine kopartıyor "Ege bugün biraz gergin":-)))) ve Ankara çıkartması başlıyor... 2 dakika önce farklı kıyafetlerle görenler şimdi bir örnek halimizi görünce şaşkınlık içinde...Ankara'dan 8 kişi gitmişiz, orda çocuklar hariç yaklaşık 100 kişi var ama sanki bi tek bizim sesimiz çıkıyor, kahkahalar tam gaz devam ediyor... Öyle çok fotoğraf çektiriyoruz ki, biri adımızı söylese hemen dönüp direk sırıtarak poz veriyoruz... Korkarım İstanbullu ikizbabaları hanımlarını bi daha bizimle görüştürmeyecek:-)))
Yemek, oyunlar, turnuvalar derken güne damgamızı vurarak ayrıldık ordan... İstinye Park'tan evde bıraktığımız kuzucuklarımıza hediyeler aldık ( vicdan mı yaptık biraz nee) Shuttle saatine kadar Kireçburnu'nda güzelce biralarımız yudumladık, midyemizi, kalamarımızı yedik, misler gibi deniz havasını içimize depoladık, üzerimizdeki t-shirtlerle ilgili meraklı soruları yanıtladık ( tesadüfe bak ki, bir ikiz eşi, 2 ikiz annesi ile karşılaştık), "ben de beşiz babasıyım" gibi laf atanları duymazdan geldik, güldük, eğlendik... sonunda havaalanına geldik...
Sevgili Pınar bizi yolcu etmeye gelmişti, bir yandan ona olanları anlatıyoruz, bir yandan kahkahalarımız ortalığı çınlatıyor... bir ara bi baktım arka masada bir adam ağzı açık bizi dinliyor, ama ağzı açık dediysem mecazi anlamda değil, harbiden ağzı açık:-))) (Aslında resmini de çektim ama yayımlamayı doğru bulmadım) arada söylediklerimize refleks olarak sırıtarak tepki veriyor, kendini o kadar kaptırmış yani... artık gülmeden iki laf edemeyecek haldeyiz...uçak saatine 15 dakika kalmış...masadan kalktık ama hala gülüyoruz. Öznur " ay ben Pınar'a taksiciyi anlatmış mıydım?" dedi ve ne olduysa o anda kopan kahkahada oldu...meğer boşuna sorup durmuyormuş tuvalete gitiniz mi diye...( bi dahaki sefere sana hasta bezi bağlamayan ne olsun:-)))
Bi yandan gülüyoruz bi yandan koşturuyoruz, biz güvenlikten geçtik...Kadın güvenlikçi Öznur'u kontrol edecek, Öznur keklik gibi sekiyor, Öznur önde sekiyor kadın arkada, biz gülmekten yarılmış haldeyiz...Sonunda durumu söyledik de kadın Öznur'u bıraktı, O da son sürat tuvalete daldı...Çıktığında Öznur gurur yaptı "yok, yok... ben arada bişey saklıyorum sandı, kendimi tekrar aratacağım" diye tutturdu... sen misin aratmak isteyen... ikinci güvenlik kontrol noktasında alet Öznur'un arkasında öttü..."arka cebinizde ne var?" dedi kadın... "ıslak mendil" diyerek biraz mahçup biraz şaşkın arka cebinden bir mendil paketi çıkardı Öznur (bazı ıslak mendillerin içindeki folyo havaalanında ötüyo, bilginize:-))
Bi yanda ya öten ya güvenlikten seke seke kaçan Öznur, diğer yanda çantasından çıkan törpüye el konan Gülru, Vildan zaten cepanelik... kahkahaları salonda çınlayan Gamzeyle Burçak... ben bunları tanımıyom deme şansın yok, kızılay giydirmiş misali hepimizde ikizannesiyim yazan t-shirtler...zaten ben de gülmekten iki büklüm durumdayım...boşuna koymadık o dikkat işaretini arkaya...Uçakta bu sefer Gamze kopartıyor bizi "ya Sibel motordan bi ses geliyo, di mi?" ..." evet güzelim ya, sen bi inip açıver kaputu bi zahmet, bak bakalım sorun neymiş;?..."
38 saat uykusuzluğa rağmen Ankara'ya indiğimde cin gibiydim...Hayatımın en güzel en eğlenceli günlerinden biriydi...Uzun lafın kısası (kısası buysa uzunu ne olur Allah bilir) "İstanbul'a gitmek bahane bu grupla her yer şahane...Canım dostlarım sizinle her yere, her şeye gözüm kapalı varım, sizi çok seviyorum, iyi ki hayatımdasınız..." Amaa daha da Davos'a gitmem bu böyle biline:-)))
Bu ineklerin konuyla ne alakası var derseniz, kel alakası var:-))) Bu inekcikler sevgili Pınar'ın iş yerinden arkadaşı Nesligül Hanım için yapıldı. Nesligül Hanım arkadaşlarına böyle inekli cupcake resimleri gösterip "bana bunlardan doğum günümde yaptırmazsanız küserim "demiş, onlar da benden rica ettiler...Nesligül hanımın isteği üzerine de yayımlanma önceliğini aldılar... İnanılmaz keyif aldığım bir çalışma oldu, öyle ki, her ineğe ağız yapıp sırıtır hale getirdiğimde ben de şöyle karşıdan bakıp ona sırıttım:-))) Bu cupcakeler Nesligül hanım tarfından kimselere yedirtilmeden, kızının bugün kutlanacak olan doğum gününde cupcake standında boy gösterecekmiş...Bu gün Nesligül Hanım'ın kızı Zeynep'in Winni the Pooh temalı ilk yaşgünü pastasını hazırladım, ben yazımı yazana kadar Pınar blogunda yayımlamış bile resmini:-)))yakında ben de ayrıntılı resimleriyle sizlerle paylaşacağım... Şimdi motor takıp, mutfağa dönüp ablamların evlilik yıldönümü pastasını hazırlamam gerek... (Gamze bi el atıver, sen motordan anlarsın:-)))
38 saat uykusuzluğa rağmen Ankara'ya indiğimde cin gibiydim...Hayatımın en güzel en eğlenceli günlerinden biriydi...Uzun lafın kısası (kısası buysa uzunu ne olur Allah bilir) "İstanbul'a gitmek bahane bu grupla her yer şahane...Canım dostlarım sizinle her yere, her şeye gözüm kapalı varım, sizi çok seviyorum, iyi ki hayatımdasınız..." Amaa daha da Davos'a gitmem bu böyle biline:-)))
Bu ineklerin konuyla ne alakası var derseniz, kel alakası var:-))) Bu inekcikler sevgili Pınar'ın iş yerinden arkadaşı Nesligül Hanım için yapıldı. Nesligül Hanım arkadaşlarına böyle inekli cupcake resimleri gösterip "bana bunlardan doğum günümde yaptırmazsanız küserim "demiş, onlar da benden rica ettiler...Nesligül hanımın isteği üzerine de yayımlanma önceliğini aldılar... İnanılmaz keyif aldığım bir çalışma oldu, öyle ki, her ineğe ağız yapıp sırıtır hale getirdiğimde ben de şöyle karşıdan bakıp ona sırıttım:-))) Bu cupcakeler Nesligül hanım tarfından kimselere yedirtilmeden, kızının bugün kutlanacak olan doğum gününde cupcake standında boy gösterecekmiş...Bu gün Nesligül Hanım'ın kızı Zeynep'in Winni the Pooh temalı ilk yaşgünü pastasını hazırladım, ben yazımı yazana kadar Pınar blogunda yayımlamış bile resmini:-)))yakında ben de ayrıntılı resimleriyle sizlerle paylaşacağım... Şimdi motor takıp, mutfağa dönüp ablamların evlilik yıldönümü pastasını hazırlamam gerek... (Gamze bi el atıver, sen motordan anlarsın:-)))
Son olarak bazı aksiliklerden dolayı yayımlamakta çok geciktiğim kahve, kitap, çikolata etkinliği ve hediyeleşme etkinliğinde gönderdikleri zarif hediyeler için arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum...
Hepinize boool kahkahalı günler...
14 yorum:
hahaha hala gülüyorum. çok hoşsunuz yaa... bende ikizannelerine üyeydim ama doğru düzgün yazmaya fırsat bulamamışımdır. keşke katılsaymışım ne hoş dostluklar kurmuşsunuz. inekcikler şahane olmuş. ellerine sağlık. öpüyorum canımmm seni
Sibelciğim, iyi eğlenmişsiniz :) biber gazında koptum ben de:) hakikaten nasıl geçebildi o sprey ile :)
Ne kadar güzel bir gezi olmuş t-shirtleriniz ise harika çok iyi düşünülmüş:) zevkle okudum çok hoş anlatmışsın.
Ellerine sağlık bu arada:)ineklerde süper....
Merhaba Sibel Hanım! İnekli cupcakelerim için çok doğru yazmışsınız, 2 ay öncesinden başlarının etini yedim kızların bunlardan isterim diye, ve bu kadar mı başarılı yapılır figürler tebrik ediyorum...İkinci teşekkürüm de Zeynoşumun pastası için...Hergün kitabında gördüğü karakterleri karşısında görünce pastadan gözlerini alamadı kızım, bıraksam hepsini mıncıklardı, sizie bir fotosunu göndereceğim yüzündeki mutluluğu görün diye:))Bu arada pastayı gören herkes telefonunuzu istiyor, sebep olacağım yoğunluktan dolayı şimdiden özür dilerim:))))Nesligül
Fundacığım ne zaman istersen katılabilirsin aramıza, Eylül'de Ankara organizasyonu var, bilgine;-))
Asiyeciğim anlatmak bile yetersiz kalıyor, orda olup görmen lazımdı:-))
Selcenciğim teşekkürler canım
Nesligül hanım bu kadar keyifli figürler çalışmama sebep olduğunuz için ben teşekkür ederim, yoğunluktan hiç şikayetim olmaz yeter ki zaman olsun:-))
süper bir yazı süper yorumlar seni çok seviyorum. inekler harika... öptüm..burçak
Ben de seni çok seviyorum, kahkaha makinem, konu mankenim:-)))
Sibelcim maşşalah ben okurken yoruldum sen hala bomba gibisin helal sana:)
Ellerine sağlık inekler süper olmuş
Sevgiler..
Hediyelerin çok çok güzelmiş canım! Güle güle kullan! Bol eğlenceli günlerinin devamı dileğiyle! ;)))
beni ist da unutursunuz diye çok bekledim ama olmadı.gülmekten kaskatı kesilen kaslarım ve biriktirdiğin anılarımla döndüm ankara'ya.
seni seviyorum pastacım
menajerin :)
not:ineklere bayıldım
Sibel'ciğim,
Bayıldım ...hangisine mi ?
İnekleree.."cupcake"lere ve İstanbul gezinize ..O kadar güzel anlatmışsın ki ?
Eylül'deki ikiz anneleri toplantısına "kendini ikiz annesi olarak hisseden bir arkadaş" olarak ben de katılabilir miyim ?
Sevgiler
Sibelciğim,
Sen çok alemsin valla. Halinizi gözümün önünde canlandırıp canlandırıp gülmekten öldüm yani. Süpersiniz:)
Şu inekler de pek bi komik yaaaa:)
Ellerine sağlık.
Sibel'ciğim,
Haftaya Adana'ya gitme ihtimalim var dönüşte ayarlarız artık.
Yeğenine nice yıllar diliyorum.
Görüşmek dileği ile
Sevgiler
hayatım gününüzün çok güzel geçtiği belli oluyor.Cupcake lerde harika ötesi olmuş.Ellerine sağlık.Sevgiler...
Yorum Gönder