26 Haziran 2009 Cuma

BİR İSTANBUL MASALI VE CUPCAKE İNEKLERİ


İşte geldim burdayııımmm. Hemen yazarım dediğim yazı bile 5 gün rötar yaptı, neyse yine de ilerleme var :-)) Bu sevimli ineklerin hikayesine geçmeden önce İstanbul masalını anlatmak istiyorum...Geçtiğimiz pazar günü, yani babalar gününde Ankaralı ikizannesi kankilerimle masal gibi bir gün geçirdim İstanbul'da... Çocukları "al en güzel hediyen" diye babalara bırakarak bizleri biraraya getiren ikizanneleriyiz.biz sitesinin 2. doğum günü kutlamasına katıldık... Gidişimize iki gün kala klasik olarak ne giysek muhabbeti başladı...O kadar kursa gittim, bi işe yarasın değil mi, hop bi t-shirt tasarladım, kızlara sundum...çok hızlı bir organize durumu ve sevgili Gamzeciğimin üstün performansı sayesinde t-shirtler alındı, baskıyı yapacak yerle çok sıkı pazarlık yapıldı, hatta adam doğduğuna pişman edilerek fiyat yarıya indirildi ve t-shirtlerimiz bir gün içinde hazır oldu... Sabahın beşinde döküldük yollara, artık kronikleşmeye başlayan uykusuzluğum yine iş başında olduğundan gözümü kırpmaya fırsat bulamadan kendimi Havaşta buldum... Öznur'u Havaşa getiren taksi tutturdu havaalanına sizi 40 Tl 'ye götürürüm ben diye, yok diyoruz adam gitmiyor, sonunda pes edip "bir taksi daha ayarla da gidelim" diyoruz. Havaalanına geldiğimizde öğreniyoruz ki adam diğer taksiye 50 Tl. demiş..."yanlış söylemişim deyiver " falan dememize kalmadan adam "ben o şöförü tanımıyorum, size iyi yolculuklar" diyip gazlıyıveriyor. Bu ayrıntıyı neden anlattım...çünkü Öznur bunu kendine öyle dert etti ki, yakaladığına "ben sana taksiciyi anlatmışmıydım?" diye olayı anlatma derdinden dönüş yolunda ufak bir aksilik yaşadı:-))) Bunu birazdan anlatacağım...

İkizanneleri olarak her yolcuğuna sürü sepet çantayla çıkmaya alıştığımızdan bagajsız yolculuk hepimize tuhaf geldi...ama bu sayede check in işlemlerini beklemeden yaptırdık, gerçi bunda soyadımın payı da olmadı değil, hehehehe; Görevli bize kiosktan check in işemini yapmaya yardımcı oluyor ( ay nefret ettim kendi cümlemden valla,bu ne yaaa, gitti güzelim Türkçe...) Adam "bir soyadı söyler misiniz?" diyor, grubu bulacak... kızlardan biri söylüyor, bulamıyor...başka bir isim... yok yine bulamıyor...E bi de ben söyleyeyim diyorum... "hah" diyor adam heyecanla "bu ismi tanıyorum"...Kızların hepsi dönüp bana manidar bir bakış atıyor...eee hep "Erzincanlı mısınız?" diye soracak değiller ya:-)))) (aklıma gelmişken, bi tarihte hastanede kan aldırıyorum...adam dikkatimi iğneden çekmek için beni lafa tutuyor; "soyadınızı hatırladım, daha önce de gelmiş miydiniz?"... Allah diyorum arkasından klasik soru gelecek..."evet" diyorum "siz sormadan söyleyeyim Erzincanlı değilim, hep bunu sorarlar da"..." buna şükredin" diyor adam..."bana hep ne marka diye soruyorlar"... "?" ...meğer adamın soyadı "Araba" imiş) Neyse konuyu dağıtmayalım... Hava alanına geldik Öznur başladı "tuvalete gidelim"..."tuvalete gittiniz mi?.." Anaç tavuk gibi hepimizi tembihliyor...Kırım kongo keneleri gibi yapışık yaşadığı kızlarını evde bırakınca boşluktan bize sardı herhal diyoruz..."kızım alt tarafı 50 dakikalık yola gidiyoruz, bu ne telaş"... Meğer bi bildiği varmış, dönüş yolunda öğrendik:-)))... Biz güvenlikten geçtik, bekliyoruz Vildan bi türlü gelmiyo..."anam noluyo"..."yok bişey ya çantamda sprey var da" diyor..ben sanıyorum ki deodorant var, meğer eşinin arabasının gasp edilip ölümden dönmesinden sonra çantasında biber gazı taşımaya başlamış...Hah, şimdi hepimizi toplayıp götürecekler diye senaryolar kurmaya başlamıştım ki sorun çıkmadan uçağa biniverdik...Sonunda sağ sağlım ulaştık İstanbul'a...Bu arada çoluksuz çocuksuz tam ipini koparmış vaziyette sonu gelmeyen kıkırdamalarımızdan herkesin bize baktığını söylememe gerek yok sanırım...ama kim takar... Süerciğimin ayarladığı shuttle hizmeti sayesinde kutlamanın yapılacağı İstinye Meyyali Restorant'a sorunsuz ulaştık (aha bedavadan reklam da yaptım) Kapıdan girdik...Aaaa hoşşgeldiinizzz falan derken birden "çıkın dışarı, çıkın, çıkın" dediler...Hoppala noluyo yaaa?...Vildan yine ne çıktı çantandan?... "diğer kapıdan girin, o kadar süsledik girişi" diyorlar...Diğer kapıdan girip, doğru tuvalete gidiyoruz, bir örnek t-shirtleri giyiyoruz...
Burçak bombayı patlatıp bizi yine kopartıyor "Ege bugün biraz gergin":-)))) ve Ankara çıkartması başlıyor... 2 dakika önce farklı kıyafetlerle görenler şimdi bir örnek halimizi görünce şaşkınlık içinde...Ankara'dan 8 kişi gitmişiz, orda çocuklar hariç yaklaşık 100 kişi var ama sanki bi tek bizim sesimiz çıkıyor, kahkahalar tam gaz devam ediyor... Öyle çok fotoğraf çektiriyoruz ki, biri adımızı söylese hemen dönüp direk sırıtarak poz veriyoruz... Korkarım İstanbullu ikizbabaları hanımlarını bi daha bizimle görüştürmeyecek:-)))
Yemek, oyunlar, turnuvalar derken güne damgamızı vurarak ayrıldık ordan... İstinye Park'tan evde bıraktığımız kuzucuklarımıza hediyeler aldık ( vicdan mı yaptık biraz nee) Shuttle saatine kadar Kireçburnu'nda güzelce biralarımız yudumladık, midyemizi, kalamarımızı yedik, misler gibi deniz havasını içimize depoladık, üzerimizdeki t-shirtlerle ilgili meraklı soruları yanıtladık ( tesadüfe bak ki, bir ikiz eşi, 2 ikiz annesi ile karşılaştık), "ben de beşiz babasıyım" gibi laf atanları duymazdan geldik, güldük, eğlendik... sonunda havaalanına geldik...
Sevgili Pınar bizi yolcu etmeye gelmişti, bir yandan ona olanları anlatıyoruz, bir yandan kahkahalarımız ortalığı çınlatıyor... bir ara bi baktım arka masada bir adam ağzı açık bizi dinliyor, ama ağzı açık dediysem mecazi anlamda değil, harbiden ağzı açık:-))) (Aslında resmini de çektim ama yayımlamayı doğru bulmadım) arada söylediklerimize refleks olarak sırıtarak tepki veriyor, kendini o kadar kaptırmış yani... artık gülmeden iki laf edemeyecek haldeyiz...uçak saatine 15 dakika kalmış...masadan kalktık ama hala gülüyoruz. Öznur " ay ben Pınar'a taksiciyi anlatmış mıydım?" dedi ve ne olduysa o anda kopan kahkahada oldu...meğer boşuna sorup durmuyormuş tuvalete gitiniz mi diye...( bi dahaki sefere sana hasta bezi bağlamayan ne olsun:-)))

Bi yandan gülüyoruz bi yandan koşturuyoruz, biz güvenlikten geçtik...Kadın güvenlikçi Öznur'u kontrol edecek, Öznur keklik gibi sekiyor, Öznur önde sekiyor kadın arkada, biz gülmekten yarılmış haldeyiz...Sonunda durumu söyledik de kadın Öznur'u bıraktı, O da son sürat tuvalete daldı...Çıktığında Öznur gurur yaptı "yok, yok... ben arada bişey saklıyorum sandı, kendimi tekrar aratacağım" diye tutturdu... sen misin aratmak isteyen... ikinci güvenlik kontrol noktasında alet Öznur'un arkasında öttü..."arka cebinizde ne var?" dedi kadın... "ıslak mendil" diyerek biraz mahçup biraz şaşkın arka cebinden bir mendil paketi çıkardı Öznur (bazı ıslak mendillerin içindeki folyo havaalanında ötüyo, bilginize:-))

Bi yanda ya öten ya güvenlikten seke seke kaçan Öznur, diğer yanda çantasından çıkan törpüye el konan Gülru, Vildan zaten cepanelik... kahkahaları salonda çınlayan Gamzeyle Burçak... ben bunları tanımıyom deme şansın yok, kızılay giydirmiş misali hepimizde ikizannesiyim yazan t-shirtler...zaten ben de gülmekten iki büklüm durumdayım...boşuna koymadık o dikkat işaretini arkaya...Uçakta bu sefer Gamze kopartıyor bizi "ya Sibel motordan bi ses geliyo, di mi?" ..." evet güzelim ya, sen bi inip açıver kaputu bi zahmet, bak bakalım sorun neymiş;?..."
38 saat uykusuzluğa rağmen Ankara'ya indiğimde cin gibiydim...Hayatımın en güzel en eğlenceli günlerinden biriydi...Uzun lafın kısası (kısası buysa uzunu ne olur Allah bilir) "İstanbul'a gitmek bahane bu grupla her yer şahane...Canım dostlarım sizinle her yere, her şeye gözüm kapalı varım, sizi çok seviyorum, iyi ki hayatımdasınız..." Amaa daha da Davos'a gitmem bu böyle biline:-)))
Bu ineklerin konuyla ne alakası var derseniz, kel alakası var:-))) Bu inekcikler sevgili Pınar'ın iş yerinden arkadaşı Nesligül Hanım için yapıldı. Nesligül Hanım arkadaşlarına böyle inekli cupcake resimleri gösterip "bana bunlardan doğum günümde yaptırmazsanız küserim "demiş, onlar da benden rica ettiler...Nesligül hanımın isteği üzerine de yayımlanma önceliğini aldılar... İnanılmaz keyif aldığım bir çalışma oldu, öyle ki, her ineğe ağız yapıp sırıtır hale getirdiğimde ben de şöyle karşıdan bakıp ona sırıttım:-))) Bu cupcakeler Nesligül hanım tarfından kimselere yedirtilmeden, kızının bugün kutlanacak olan doğum gününde cupcake standında boy gösterecekmiş...Bu gün Nesligül Hanım'ın kızı Zeynep'in Winni the Pooh temalı ilk yaşgünü pastasını hazırladım, ben yazımı yazana kadar Pınar blogunda yayımlamış bile resmini:-)))yakında ben de ayrıntılı resimleriyle sizlerle paylaşacağım... Şimdi motor takıp, mutfağa dönüp ablamların evlilik yıldönümü pastasını hazırlamam gerek... (Gamze bi el atıver, sen motordan anlarsın:-)))
Son olarak bazı aksiliklerden dolayı yayımlamakta çok geciktiğim kahve, kitap, çikolata etkinliği ve hediyeleşme etkinliğinde gönderdikleri zarif hediyeler için arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum...


Hepinize boool kahkahalı günler...

19 Haziran 2009 Cuma

BİKİNİ KURABİYELER

Nerden başlasaaammm ...nasıl anlatsaaam... ah keşke ardından da Bodrum Bodruuum diyebilseemm...Acayip tatilim gelmiş durumda ama gidemiyorum....Bi dolu tarif ve resim birikti, aslında şöyle vakti geçmeden bir güzel zeytinyağlı enginar döktürmekti niyetim ama madem tatile gidemiyorum bari tatil kokulu kurabiyelerimi yayımlayayım dedim...Ama önce bunca zamandır nerelerdeydim, neden yoktum...Aslında vardım ama çoktum...Ne çok ama demişim yaa...Tanrım şu sıyırma modundan çıkart da doğru düzgün anlatabileyim..
Daha önceki postlarda belirttiğim üzerebir süredir bir kursa devam ediyordum, hatta kursta öğrendiğimiz bir animasyon karakterini tasarlayıp sizlerle paylaşmayı bile planlıyordum... belki sonra... Nihayet kurs bitti...Artık 3D ( üç boyutlu) tasarım yapabiliyorum, proje çizebiliyorum, cici cici sunumlar hazırlayabiliyorum... Madalya mı taktılar? Hayır tabi ki, üstüne kursta olduğum zamanların acısını çıkartırcasına bir iş yüklediler ki sormayın gitsin...dinlenmek istiyoruuum beeeennnn.
Ama ne yalan söyleyeyim, sınav ve ödev telaşına, gece yarısından sonra hatırlanıp yapılan ödevlere, hergün hammal gibi laptopu yüklenmeye rağmen tekrar öğrenci moduna girmek, eski dostlukları pekiştirmek, yeni dostlar edinmek çok güzeldi...Bu arada okullar da kapandı, kurabiyelerim artık ortaokul öğrencisi oldular ( 8 yıl durumuna alışamadım, benim için ilkokul bitti, ortaokullu oldular) Sizlerden ayrı olduğum süre içine bir mezuniyet balosu (ve tabi ki hazırlıkları), ömür törpüsü bir badana boya işi (sonrasındaki temizlik faslı ve temizlikçi kadının kazığı başlıbaşına bir yazı konusu) , ikizannelerini ağırlama (onlara hazırladığım resimli pasta da sırasını bekleyenler arasında) sığdırdım ve pazar günü de ikizanneleriyiz.biz grubunun ikinci doğumgünü kutlamaları için İstanbul'a gidiyorum. Yoğunum yorgunum ama bişeyden de geri kalmıyorum...Tek üzüntüm aylar öncesinden yapılan organizasyon nedeniyle gidişimi bir gün öne alıp canım arkadaşım İlkerciğim için hazırlanan baby shower'a katılamayacak olmam:-((( Bulduğum ilk fırsatta sadece gezmek ve arkadaşlarımı görmek için İstanbul'a tekrar gideceğim...
Fırsat bulmuşken çenem düştü biliyorum ama (yine ama...) bazı arkadaşlarımın bloglarına girdiğimde bu sayfa açılamıyor benzeri bişeyler yazıp pat. kapanıyor. Hülya'nın ve İlker'in sayfaları da bunlardan ikisi...Sebebini ve çözümünü bilen bilmeyene öğretsin lütfen...
Gelelim kurabiyelereeee. Bu kurabiyeler İstanbul'daki ikizannesi arkadaşım Nurcan'ın doğum günü için hazırlandı ve benden önce İstanbul'a gidip Nurcan ile tanıştı. Nurcan kurabiyeleri istediğinde sadece renkli, çılgın bişeyler olsun ama bana sakın söyleme sürpriz olsun demişti...Rejimde olduğundan pasta almayacağını sadece kendisi için bu kurabiyeleri istediğini söyledi (anacım millet yaz geldi diye boğazını tutuyor, benim gibi obeze bağlamıyor, nolacak benim halim:-((( Nurcan'a sağlıklı ve formda nice yıllar diliyorum...

Nurcan kurabiyelerini çok beğendi, siz ne dersiniz?..

Not: bir sonraki yazı için günlerce beklemeyeceksiniz, söz... Sırada yayımlamak için heyecanlandığım bir sürü resim var... ;-)

1 Haziran 2009 Pazartesi

SÜPRİZ ESMER BOMBA PASTASI



Herkese merhabaaaa.Ne olacak benim halim böyle bilemiyorum, her seferinde blogumu ihmal ediyorum bi daha yazılarıma uzun ara vermeyeceğim diyorum...bi bakıyorum 20 gün geçmiş :-( Bu arada tarifler resimler birikmiş de birikmiş...Benim pastamı yayınlamamışsın diye sitem edenler, yeni tarif eklemiyorsun diye uyaranlar...Nasrettin Hoca misali herkes haklı...En çok da hepimizi üzüntüye boğan Prof.Dr. Türkan Saylan'ı kaybedişimizin ardından, 19 Mayıs Atatürk'ü anma Gençlik ve Spor Bayramımız için içimdekileri yazmaya fırsat bulamadığıma, özellikle "artık 19 Mayıs kutlanmayacakmış, bayramlar zaten tatil oldu artık, kutlamaya ne gerek var" deme cürretini gösterenlere sözlü olarak haddini bildirsem de bayramı bayram yapan tarihimiz ve ulu önderimizi anmak için iki satır yazı yazamadığıma yanıyorum...

Bu arada geçen postta belirttiğim panayıra da katıldım (dedim ya şeytan azapta gerek diye:-))) Ama bu sefer ki çok daha eğlenceli geçti, çoluk çocuk hem eğlendik hem satış yaptık, ama resimleri henüz bilgisayara aktarmadığımdan (ya şu günleri 36 saate bi çıkarsak hiç sorunun kalmayacak) hazırladıklarımın resimlerini şimdi yayınlayamıyorum malesef...


Bunları yazdım, kaydettim, dedim hediyelerimin resimlerini de yükleyeyim de öyle yayınlayayım...Akşam resimleri yüklemek için laoptop'u açayım dedim...demez olaydım...açtığım anda elektrik 2 saniyeliğine gidip geldi ve benim laptop da geri gelmeyecek şekilde gitti...açılmıyor...düzelir mi nasıl düzelir ne zaman düzelir, içindeki dosyaların hangileri, yoksa tamamı mı gitti bilmiyorum...zaten evde boya badana var ev kalk gidelim durumunda, 8 ayın çarşambası bir arada, sıyırmama az kaldı:-((

Bugün kursa geldim, arkadaşımın laptopundan ders arası bari bu postu yayınlayayım dedim...Offf offfff, dert çook ama yazmaya bile vakit yok...

Lafı biraz daha uzatırsam hiç bir işi yetiştiremeyeceğim, suçu yine saatlerin azlığına atacağım, iyisimi en kestirmesinden pastaya geçiş yapayım...

Bu pasta sevgili arkadaşım Öznur'un eşine süpriz doğum günü pastası. Önce "Buz Kovasında Şampanya Şişesi pastasını" istemişti Öznur ama sonra madem parti süpriz olacak pasta da süprizli, şöyle etine dolgun esmer bombalı olsun dedik ve bu pasta çıktı ortaya. Eh ortada bombalar falan olunca ufak çaplı bir uyarı da gerekiyordu, Öznur sarışın olduğu için pastanın plakasına da "Sarışın istersen evde var, esmeri ancak pastada görürsün :-)" yazdım...

















Pasta, evde eşaofmanla oturuken tüm davetlileri karşısında gören Yusuf Bey kadar misafirler için de süpriz olmuş...Gülru'nun eşinin "Sibel'e modelliği sen mi yaptın?" sorusu ise Gülru için akşama damgasını vuran cümle oldu sanırım:-)))) Açıklıyorum; yaptığım modelin gerçek kişilerle bağlantısı olmayıp, sadece hayal üründür:-)))))
Yusuf Bey'e nice seneler diliyorum...

instagram hesabım: @serzincan

Related Posts with Thumbnails