31 Mart 2009 Salı

ÇİKOLATA TOPLARI (TRUFFLE)

Geçen ramazandan beri sırasını bekleyen çikolata topları cumartesi günü tekrar görücüye çıkıp da tarifleri istenince bekleyişleri sona erdi. Ankaralı blogcu arkadaşlarımla her ay düzenli toplanıyoruz ama uzun zamandır evlerde yapılan gün olayına girmemiştim. Gün fikri çok sevdiğim ve birlikte vakit geçirmekten keyif aldığım arkadaşlardan gelince hayır diyemedim. İyi ki de dememişim. Çok keyifli bir cumartesi geçirdim. Ev ziyaretlerinde hazırlanmak ev sahibine eziyet haline gelebiliyor bazen. Ne hazırlayacağına karar vermek bile ayrı bir sorun oluyor. Ben de herkesin bir şeyler yapıp getirmesini önerdim ve böylece cumartesi günü hepimiz önceden kararlaştırdığımız şeyleri hazırlayıp götürdük...Yanıldınız benim yapmamı kararlaştırdığımız şey truffle değildi:-))) Benim payıma düşen haşhaşlı çörek oldu. (Tarifine buradan bakabilirsiniz)
Çikolata toplarını güne gelecek ufaklıklara sürpriz olarak yaptım. Minicik ellerde, yeni çıkmış pirinç tanesi dişlerle çikolata toplarını kemirişlerini seyretmek gerçekten çok keyifliydi. Lezzetli ve oldukça kalabalık soframızın resmini ne yazık ki yayınlayamıyorum, zira resimleri benim makinemle çekmemiştim ve çekilenler de henüz elime ulaşmadı.... Ve bir itiraf daha; başta da söylediğim gibi bu resimler ramazanda iftar yemeğine giderken hazırladığım çikolata toplarına ait...Diğerlerini çekmeye vaktim de olmadı zaten ( onlarda hindistan cevizlisi de vardı bunda yok...hoş ne farkedecek, o da to bu da top:-))) hop hop altın toop bundan başka oyuun yoook :-P
3 gün tatil yapınca insan sapıtıp toparlanamıyor böyle:-))) Seçim sonrası okullar tatil olunca ben de mecburi izin olayına girdim... Bu arada pazar gününden sonra bizim oralarda şalter indi, artık yaz saatine geçildi ve gün ışığından faydalanıyoruz ama diğer yerlerde ve genelde değişim olmadı malesef. Ben de diyorum ki terk-i diyar edip şöyle aydınlık, bol güneşli kıyı şehirlerinden hatta kasabalarından birine mi yerleşsem...
Az kaldı tarifi yazmayı unutuyordum:-)))))
Çikolata toplarını yapmak için kurutulmuş, robottan geçirilmiş kek parçalarına ihtiyaç var. Ben şekil vermek için traşladığım pandispanyaları, artan kek dilimlerini (bazen özellikle bir kaç dilimi ayırıyorum) açıkta bırakıp kurumalarını sağlıyorum. Sonra da bunları robottan geçirip un haline getiriyorum, bu şekilde buzdolabı poşetine koyarak buzlukta uzun süre saklayabilir, lazım olduğunda çözülme sorunu olmadan hemen kullanabilirsiniz.
Malzemeler;
200 ml süt kreması
120 gr. sütlü çikolata
80 gr. bitter çikolata
2,5 su bardağı robottan geçirilip un haline getirilmiş kek
üzeri için, kakao, file badem, fındık, hindistan cevizi veya dekor şekeri
Kremayı kaynatmadan ısıtıyoruz. Ufak parçalara ayırdığımız çikolataların üzerine sıcak kremayı döküyoruz.Ara ara karıştırarak çikolatayı eritiyoruz. İçine robottan geçirilmiş kek parçalarını da ilave edip karıştırıyoruz. 1 saat kadar dolapta beklettikten sonra ceviz büyüklüğünde toplar yuvarlayıp isteğe göre hindistancevizi, kakao, fındık vs. buluyoruz, afiyetle birer ikişer götürüyoruz...
Afiyetler olsuuun.

26 Mart 2009 Perşembe

MANDALİNALI YOĞURT ÇORBASI

Ankara'nın havası bu son günlerde pek bi karmaşık; güneşli bir sabaha uyanıp bir anda lapa lapa yağan karı seyrederken bulabiliyorsunuz kendinizi. Bir anda bir rüzgar bir yağmur, ortalık kasıp kavruluyor, 2 saat sonra yerler kupkuru...Sususzluk belasından yağışın bol olmasına seviniyoruz elbette...Neyse bu hafta sonu Ankara'nın karmaşası da son bulacak inşallah...Ankaralı günü birlik ışıklı günlere kanmayacak, o ışığın şalteri indiğinde etrafın karanlığa gömüleceğinin bilinciyle yüzünü gerçek aydınlığa, güneşin ışınlarına gönecek...
Hala içimizin ısınmasına ihtiyaç varken bir kış çorbası tarifi vermek istedim.Aslında besleyici değeri yüksek, farklı yörelerde farklı çeşitleri yapılan bu yoğurt çorbasının benzerini bazı yörelerde soğuk olarak tüketiyorlar . Ben kendimce bazı eklemeler, değişiklikler yaparak böyle bir çorba hazırladım ve kesinlikle tavsiye ediyorum.
Tarifteki mandalina evde limonun bulunmadığı bir gün, bir Sibel klasiği olarak "evde ne var? içine başka ne katsam?" şeklinde ortaya çıktı:-))) Limondan çok daha hoş bir tat verdiğini söyleyebilirim.

Malzemeler;
½ su bardağı haşlanmış nohut
3 yemek kaşığı haşlanmış yarma
2 yemek kaşığı un
1 yumurta sarısı
1 mandalina ( dilerseniz yarım limon da kullanabilirsiniz)
2 yemek kaşığı pirinç
5 yemek kaşığı yoğurt (tepeleme dolu)
Nane
2 yemek kaşığı tereyağ
tuz

Porselen bir kasede yumurta sarısı, un ve 1 mandalinanın suyu ile çırpılır, yoğurt ilave edilir ve karışım boza kıvamına getirilir. Diğer tarafta tencereye 1 lt. kaynar su konur, pirinçler haşlanır. Haşlanan pirinçlere yoğurtlu karışım azar azar ve hızlı karıştırılarak ilave edilir. Ayrı bir kapta haşlanmış olan nohut ve yarma da ilave edildikten sonra 10 dak. daha kaynatılır. Çorba ocaktan alınmadan önce tereyağında nane kızdırılarak üzerine dökülür ve karıştırılır.
Afiyet olsun.

17 Mart 2009 Salı

BARBIE BEBEK PASTASI-3

Özgür Hanım ve Altuğ beyin 5 yaşına girecek minik kızları Nehir Ece için hazırladığım Barbie bebek pastasıyla yeniden merhaba...Altuğ Bey kızının ille de Barbie bebek pastası istediğini ama davetli sayısının kalabalık olduğunu söylediğinde 2 ayrı pasta yapmaya karar verdik. Bu pasta birincisi, diğeri süse pek meraklı olan Nehir Ece için kokoş kız pastası olarak yapıldı, o pastayı da önümüzdeki günlerde yayımlayacağım.
Barbie pasta olur da prenses kurabiyeler olmaz mı?.. Elbette onlar da doğumgününde yerlerini aldılar...
Geri bildirimler benim için çok önemli. Nehir Ece'nin annesi de beni arayıp memnuniyetlerini dile getirince yine ağzım kulaklarımda fiyonk oldu:-))) Ama sadece bu değildi beni güldüren... Doğumgününe katılanlardan biri de arkadaşım Sedef ve oğlu idi. Sedef'in oğlu partinin tek erkek çocuğu imiş... Pasta kesilirken "ben pastanın peyaz kısmından alayım, pembe beni bozar" demiş:-))) Tahmin edileceği üzere kurabiyelerin de beyaz olanlarından yemiş...Ve artık klasikleşen soru kızlardan gelmiş; "bu bebeğin saçları da yeniyo muuu?..." Pamuk helvaya benzettiler sanırım:-))) Saçları yiyemeyen kızlar tokayı ve takıları kapışmışlar...
Pastanın doğumgününün eğlenceli bir kısmını oluşturması, sadece damakta değil hatıralarda da bir tat bırakması ne hoş...
Nehir Ece'ye mutlu ve uzun bir ömür diliyorum...

12 Mart 2009 Perşembe

DERİN PASTA

Pastanın adına bakıp bu nasıl pasta diye merak ettiniz değil mi:-)))) Pastamıza adını veren şekli değil, pastanın sahibi minik hanımefendi:-) Bu seferki bir yaş pastamız minik Derin'in pastası...


Araya bi defne yaprağı bir et şeklinde bir pasta bir tarif devam ediyorum:-))))
Derin'in annesi Nuray Hanım doğum günü süslemelerinin nazar boncuklu olacağını, pastanın da bu temaya uygun ama abartısız, sade ve şık bir pasta olmasını istedi ...Ve ortaya bu pasta çıktı...

Uğurböcekleriyle aynı güne yetişmesi gerektiğinden oldukça yorucu ve telaşlı bir haftasonu yaşadım...Yetişecek mi, ay simi fazla mı oldu, bunu bırak öbürüne devam et...Hatta kurabiyelerin bazılarını Nazım'a paketlettim de adamcağız kurdeleleri biraz aşağıdan bağladı diye söylendim durdum...Sen misin o kadar titizlenen...Yazıda bir sorun farkettiniz mi?...Evet ...o koşturmaca içinde yok fiyonk oraya mı buraya mı derken harflerden birini koymamışım:-(( Birthday olmuş birtday... Allahtan Birdday yazmamışım hehehee...Nazar bu nazar...Neyse ki Nuray Hanım pastayı o kadar beğenmiş ki bu gözünden kaçtı sanırım, övgü ve beğeni dolu cümleler dışında birşey demedi ( belki de kibarlığından açık etmemiştir, bilmiyorum:-))))

Bunlar da Derin'in doğum gününe gelen misafirler için hazırladığım kurabiyeler...Derin'e ailesiyle birlikte mutlu ve uzun bir yaşam diliyorum.

7 Mart 2009 Cumartesi

TAHİNLİ KABAK TATLISI

Uzun zamandır pastalar alemine dalıp tarif yayınlamayı ihmal ettim, öyle ki bir sürü resim birikmiş ama bazılarını nasıl yaptığımı bile unutmuşum:-)) Mecburen yeniden yapıp yaparken de miktarları not etmem gerekecek...
Eveett sıradaki pastalar biraz bekleye dursun araya bir iki tarif sıkıştırayım diyorum, zira bu blogu açarkenki düşüncem kızıma tariflerimi arşiv olarak hazırlamaktı...Ama şekerhamuru ve onun sınır tanımaz dünyası öyle bir içine çekti ki bir daldım pasta dünyasına çıkarabilene aşkolsun...

Aslında uzuuun uzun yazmak istiyorum ama "anne o nasıl" "anne bu nedir" "anneee testim bittiiii..."diye habire yanıma gelen sıpalar yüzünden kafayı toparlayamıyorum ki... Ha bire yeni testler verip başımdan gönderiyorum, bu sefer de çözemedikleri sorularla geliyorlar...Ya biz küçükken hep annemlere tabii yaşadık...onlar gazinoya giderdi, biz birleştirilmiş sandalyelerde uyurduk...onlar haftasonu programı yapardı, biz dertop olur peşlerinden...Ödev varmış, sınav varmış, kimse bize göre program yapmazdı...Evden hiç misafir eksik olmazdı, "ödevin varsa geç odana yap, sınavın varsa geç çalış..." Buna rağmen övünmek gibi olmasın :-P gayet de başarılı bir öğrenciydim...Günler geçti...büyüdük...biz de anne baba olduk... Hahaayyt artık ben kendi programımı yapacağım derken... bekle yaparsın...şimdi de çocuklara tabii yaşıyoruz...Yok sınavları, yok ödevleri, bi de performans görevleri...Ya biz ne zaman kendi hayatımızı yaşayacağız, bilen varsa söylesin...Sınav haftası geldi ya, yazımı bile rahat yazamıyorum hale bak, OKS annelerine dönmüşüm...Kaptırıp araya bir iki türkçe veya fen sorusu karıştırmadan tarifimi vermeye geçsem iyi olacak...

Kış boyu rahatlıkla bulup pişirebileceğiniz, vitamin ve mineral deposu, özellikle içerdiği hatırı sayılır derecede C vitamini ve betakaroten ile lezzetinin yanı sıra hastalıklara karşı koruyucu olan balkabağından iki tarif.

İlk tarif çoğumuzun bildiği kabak tatlısı. Bir çok tatlının içinde az da olsa un veya glüten içeren malzemeler bulunduğundan çölyak rahatsızlığı olanlar için bu tatlı biçilmiş kaftan... Çölyak bir ince barsak alerjisidir. Bu alerji; buğday, arpa, yulaf, çavdar gibi tahılların içinde bulunan glüten ismi verilen proteine karşı ince bağırsağın ömür boyu sürecek bir hassasiyet göstermesi olarak tanımlanır.Kabak tatlısını pişirirken bazı noktalara dikkat etmek lezzetini artıracaktır. Çoğunlukla göz kararı ölçülerle hazırlanan bu tatlı için iki farklı ölçü vereceğim;
1,5 kg balkabağı
250 gr. toz şeker

veya daha az pişirmek isteyenler için

800 gr. balkabağı
8 yemek kaşığı tozşeker.
Üzeri için tahin ve ceviz.

Balkabağının kabuğu soyularak en fazla 2 parmak kalınlığında dilimlenir ( artık bir çok markette hazır soyulmuş ve dilimlenmiş olarak da satılmakta). Çelik bir tencerenin dibine en kalın olanlardan 1 sıra kabak döşenir, üzerine kabakların üzerini tamamen örtecek şekilde şeker serpilir sonra bir kat daha kabak dizilir ve bu işlem kabaklar bitene kadar tekrarlanır. Tencerenin kapağı kapalı olarak kısık ateşte 1 saat kadar pişirilir. Arada suyu kontrol edilir (su ilave etmeden pişirilir, suyu azalırken hala pişmemişse biraz daha şeker ilave edilebilir) Kabaklar fazla su salmışsa son 10 dak. kapak açık olarak pişirilir. Pişen kabaklar soğuyana kadar tencerede bırakılır. Servisten önce üzerine tahin ve dövülmüş ceviz serpilir. Özellikle kavrulmuş tahin kabağın tadına çok yakışır ve eşsiz bir lezzet katar.

Alternatif tarifimiz ise pasta sevenler için; özellikle kabak tatlısı pişirirken fazla pişip kabakların dağılması durumunda bu tarife geçiş yapılabilir.
Bunun için önce kabakları kabak tatlısı yapacak şekilde pişiriyoruz. Daha sonra pişen kabakları bir çatal yardımıyla ezerek içine bir bardak süt ile çırparak hazırlanmış krem şanti, 1 paket ufalanmış pötibör bisküviyi ilave ediyoruz. Karışımı borcama yayarak buzdolabında bir saat kadar bekletiyoruz. Üzerini süsleyerek servis ediyoruz.
Afiyet olsun...

3 Mart 2009 Salı

MAKYAJ ÇANTASI PASTASI

Yine bir doğumgünü, yeni bir pasta ile merhaba...Bu pastayı sevgili arkdaşım Gülru'nun doğum günü için hazırladım...Üstünüze afiyet biraz kokoştur da kendisi (Gülru sen dedin valla, ben demiyorum:-P) ben de olsa olsa böyle bir pasta yakışır ona diye kolları sıvadım...
Doğumgünü cumartesi idi ve biz 7 ikiz annesi bir güzel kurtlarımız döktük o gece...Meğer ne çok kurtlanmışız:-))))

Pasta gecenin sürpriziydi. Şekilde görüldüğü üzere eğlenirken çocuklarımızı aratmadık...Şekerden makyaj malzemeleriyle makyaj yapılan tahmin edildiği üzere doğumgünü çocuğumuz Gülru...başındaki duvağa bakıp, düğün mü doğumgünü mü diye tereddüde düştüğünüzü biliyorum...Hemen açıklayayım; yan masamızda bir düzine genç kız bekarlığa veda partisi veriyorlardı. Düşünün bir kere, bir yanda bi tomar ikiz annesi, bir yanda bekarlığa veda partisi...Kızlar için talihsiz bir durumdu şüphesiz...Özellikle gelin adayı için:-))) "bak iyi düşün" "delirdin mi zorun ne bu yaşta""sonra bu şekle dönüşüyorsun işte..." şeklinde verilen abla tavsiyelerinden sonra sanırım biraz aklı karıştı...Gelinin nedimelerinin başında bu duvaklardan vardı, bizimkiler durur mu, biz de isteriz diye tutturdular, sonunda kızlar fazla olan duvakları bize verdiler...Haydiiii ...hooop...eller havaya....Oohhh bir güzel eğlendik
Gülrucuğum birbirinden keyifli nice seneler dilerim sana...
Bu arada pastalarla ilgili oluşan komik dialogları da sizinle paylaşmak istiyorum...
Nazım için yaptığım doğum günü pastası; buz kovasında şampanya pastası...Pastayı yeni yapmışım, daha yayınlamamışım, arkadaşlarıma gösteriyorum..merak var tabi bakalım ne diyecekler, beğenecekler mi... Arada konuya uzak olanlara da denk gelebiliyor insan...
-Bak Nazım'ın doğum günü için ne yaptım
-...
-Nasıl olmuş?
-Güzel...pasta nerde?
-İşte ya, buz kovası...
-Kovanın içine mi koydun pastayı (hoppalaaa)
-Yok yaa, pasta buz kovası işte
-hıııı ?!...
-Bak, o gördüğün buz kovası aslında pasta, içi pasta yani, pastayı buz kovası şeklinde yaptım (ya nasıl anlatılır ki başka)
-Ha anladııım, şişeyi de pastanın içine mi soktun?
-?...(imdaaaaaaaat)
Aynı arkadaş bu pastayı da gördü (tabi başka bir arkadaşla bakarken, yoksa kendime eziyet için ben göstermedim...) Bu sefer biraz daha temkinli, ama dayanamayıp yine sordu; o kalemler de yeniyo mu?...
Sanırım Ankara henüz bu tür pastalara hazır değil :-P