25 Eylül 2008 Perşembe

ÇİLLİ KIZ, ŞİPŞAK TARİFLER VE SOBE


Tam üç haftadır hiç bir şey yazamamışım. Hal böyle olunca herşeyi tek başlık altında toplamam gerekti:-))) Öncelikle neden bu kadar zamandır sizlerden ayrı kaldığıma değinmek istiyorum ve sizleri de ziyaret edemediğim için özür diliyorum.

Malum okullar açıldı...Benim gibi, iki çocuğu da okuyan anneler ne demek istediğimi gayet iyi anladılar, evet henüz proje ödevleri, performans görevleri, sınavlar falan tam gaz başlamadı. Ama okulların açılması bile başlı başına bir olay. Öyle okul alışverişindan falan bahsetmeyeceğim, benim derdim defter-kitap kaplamak. Üşenmedim saydım birinin defter-kitabı 26 tane, e bunlardan bende iki tane olduğuna göre etti mi sana 52 defter-kitap. O defterler kitaplar sadece naylon kapla kaplansa iyi, hiç yoksa en az yarısı istenen desen ve renkte kap kağıdıyla kaplanacak sonra üzeri naylonla kaplanacak. Etti mi sana 70 civarı kaplama...Hazır tak geçir kapları kullanma şansım da yok, zira artık defterler de kitaplar da boyut olarak hazır kaplara uymuyor. Sağolsun sevgili eşim tam üç tane kitabın naylonunu kapladı, taaam üç tanee. İstedikleri anda beceriksize yatıp işten kaytarma becerisi sanırım erkeklere genlerinden geçiyor. Ya da kadınların genelinde bir "evin Kezbanı" durumu söz konusu, zira bu konuda hangi kadınla konuştuysam aynı dertten muzdarip:-)

Üç haftalık yokluğun faturasını elbette defter-kitap kaplamaya yüklemeyeceğim. Basit bir şikayetle gittiğim doktor sonrası doktorumun bazı şüpheleri üzerine tahliller, tetkikler derken kabus dolu bir üç hafta geçirdim. Çıkan her sonuç bir sonrakine zemin hazırladı, kendimi en kötüsüne hazırlamaya çalışıyordum. Öyle bir şey ki, sonucu almadığınız için yakınlarınızla bunu paylaşıp onları da üzmek istemiyorsunuz ama bir taraftan da ya sonuç kötü çıkarsa diye geceniz gününüze karışıyor. Ayrıntılarla can sıkmayacağım. Sonuçta korkmam gereken bir durum olmadığını, doktorun şüphelerinin yersiz olduğunu öğrendim ve yüzüm gülmeye başladı:-)))Ama malesef doktorlarla işim bitmedi, zira bu tetkikler sırasında tesadüfen kolestrolümün ve karaciğer enzimleriyle ilgili değerlerin yüksek olduğunu öğrendim. Şimdi bunun sebebi araştırılıyor. Ama bu durumun endişelenecek bir şey olduğunu sanmıyorum.

Oooo ne çok dert yanmışım, sevmiyorum aslında olumsuz şeyler yazmayı. Bu yüzden de iyi haber alana kadar yazmak istemedim ve her ne kadar olumsuzluklardan bahsediyor gibi görünsem de aslında aldığım iyi sonucun mutluluğunu paylaşıyorum sizlerle...


Bu arada Pınarcığım beni sobelemiş, teşekkürler ederekten cevaplarıma geçeyim ki sıra tarife de gelsin:-))

1.İsminiz?
Sibel

2.Nerelisiniz?
Ankara
3.Yaşadığınız yer?
Ankara

4.Mesleğiniz?
Peyzaj Mimarı

5.Hobileriniz?
Pasta yapmaktan büyük keyif alıyorum ama yeterli zaman olması kaydıyla, sevdiğim bir iş bile olsa koştur koştur yapmaktan keyif almam. Bloguma ve yemek köşeme yazı yazmak, blogları takip etmek, yeni tarifler bulup denemek, pasta yapımıyla ilgili blogların arasında kaybolmak blogumu oluşturduktan sonra diğerlerinin önüne geçen hobilerim:-)) Kitap okumak, bu aralar fazla zaman ayıramasam da puzzle yapmak en keyif aldığım hobilerim.

6.Evli misiniz?
Evet .(Niye birden kendimi yarışma programında gibi hissettim ki acaba?)

7.Kaç çocuğunuz var?
10 yaşında ikizlerim var.

8.En sevdiğiniz yemek?
Hmmm. Blog dünyasına dalış yaptıktan sonra sevdiğim yemekler arasına o kadar fazla eklenen oldu ki ve bunların hepsi bana pıt pıt et, löp löp yağ ve kolestrol olarak dönüş yapıyor malesef :-( Ama çocukluğumdan beri patates kızartması ve zeytinyağlı barbunyayı çok severim, bir de mısırın her çeşidini.

9.En sevdiğiniz tatlı?
Cheesecake (hatta bu satırları yazmadan önce bile bir dilim limonlu cheesecake i mideye indirdim:-))). Altın kızlar dizisi vardı eskiden, aynı evi paylaşan ortayaş üstü 3 hatun ve fırlama bir anne... Gerçekten güzel ve eğlenceli bir diziydi. Gecenin bir vakti canları çeker, çıkar cheesecake veya dondurma alırlar öyle bir yerlerdi ki, senin de çıkıp alıp yiyesin gelirdi ama nerdeeeee...dizinin yayınlandığı dönemde öyle Algidalar, Pandalar, kutu kutu dondurmalar bile yoktu ki gecenin bi vakti çıkıp cheesecake bulasınız. O zamanın etkisi midir bilmem, hamileliğimde de cheesecake e aşermiştim, ama 10 sene önce bile her yerde cheesecake bulunmuyordu. Bulana kadar 3-5 yere sorduğumuzu hatırlıyorum.(tamam tamam kestim, bi tatlı sordunuz hayat hikayemi anlatıyorum, uzun süre yazmayınca böyle yan etkileri oluyo işte:-)))

10.Sevdiğiniz müzik türü?
Bu konuda çok fazla müşkülpesent değilim. O anki ruh halime,yorgunluk durumuma ve ortama göre her türlü müziği dinlerim. Araba kullanırken (yalnız başıma) özellikle sözlerine eşlik edebileceğim şarkıları avaz avaz söylemeye bayılırım. Bir tek arabeskle yıldızım barışmadı, mutlu bile olsan seni depresif hale getirecek bir müziği dinlemenin hiç bir getirisi yok bana göre...

11.Nerelere gitmek istersiniz?
Bu soru her sorulduğunda ilk tercihim hep İtalya olmuştur.
Ben de oyunu bozmuyorum ve Sevda'yı sobeliyorum.


Gelelim şipşak tarifler etkinliğinde Eda için hazırladığım Çilli Kız tarifine. Bu tarif aslında Çilli restoranlarında yapılan çilli kızın bir versiyonu. Kızım Çilli'de yediği tavuğu beğenince evde de benzer şeyler hazırlamak istedim ve doğal olarak adı da çilli kız oldu.


Yapılışı oldukça pratik;

Malzemeler (4 kişilik);

2 adet tavuk göğsü

1 yumurta

2 su bardağı galeta unu

3 yemek kaşığı susam

Tuz

Karabiber

Kızartmalık yağ


Tavuk göğsu şeritler halinde kesin, galeta ununu susamı, tuzu ve karabiberi harmanlayın. Yumurtayı çırpın, şerit halinde kesilmiş tavuk parçalarını önce yumurtaya sonra galeta ununa bulayıp kızgın yağda kızartın. Çilli kızınız hazır. Afiyet olsuuun.


Son olarak da hepinizin bayramı şeker tadında, keyfiniz yerinde olsun, İYİ BAYRAMLAR.

7 Eylül 2008 Pazar

İLK ÇİKOLATA DENEMELERİ VE GANAJLI PASTA


Bir heves gidip Tchibo'dan aldığım çikolata eritme makinesi kolum kırılınca hiç kullanılmadan aylarca mutfak dolabını beklemişti. Nihayet onun da sırası geldi. Enişkonun doğum gününü fırsat bilip uzun zamandır denemek istediğim çikolata kaplamalı pastayı denedim.
Aslında bir çok ganaj tarifine ve tanımına baktım önce. Ganaj çikolatanın süt ile yumuşatılmasıyla elde edilen bir iç dolgu malzemesi, pastanın üzerini kaplamak için kullanılan şekline ise glaze deniyormuş. Aradaki fark, glazenin ganajın iyice soğumadan önceki hali, yani daha sıvı olması. Bu açıdan bakıldığında benim pasta ganajlı değil aslında , çünkü iç dolgu kreması olarak her zaman yaptığım pastacı ktemasını kullandım:-)))


Pastaya geçmeden önce pastanın süslemesinde kullanmak için dayanamadığım bir lezzet olan çikolatayı hazırladım. Bunun için sütlü kuvertür çikolata kullandım. Benim makinede erittiğim çikolatayı dilerseniz siz de benmari usulü eriterek hazırlayabilirsiniz.

Önce çikolata hakkında birazcık araştırma yaptım. Her ne kadar çikolatayı sıfırdan imal edecek olmasam da fazla bilgi göz çıkarmaz...

Merak etmeyin, çikolatanın ham maddesi kakaoya kadar inmeyeceğim, sadece yararlı olacağını düşündüğüm bir kaç not...

Çikolatanın saklama koşulları 20-22 derecedir. Çok sıcak ve çok soğuk şartlarda bekletildiği takdirde formunda bozulma meydana gelir. Kesinlikle buzdolabında muhafaza edilmemelidir. Nem ise çikolatada biyolojik bozulmaya sebebiyet verir, bu nedenle ideal nem oranı % 60-65 dir. Çikolata çabuk koku alır. Bu yüzden çikolatanın kokulu ortamlarda bulunmaması gerekir. Çikolatanın erime ısısı 32 derecedir.

Çikolata yapımında temperleme adı verilen bir işlem yapılırmış, bu işlemle kakao yağına uygun kristal yapı verilerek, çikolataya sertlik, ideal kırılma, parlaklık, uygun muhafaza koşullarında beyazlamama özellikleri kazandırırmış, bu işlemi elle yapmak da, sıcaklığı 27 dereceye inene kadar çikolatayı bir nevi karıştırma işlemi...
Ben de tamamen eriyen çikolatayı kalıplara dökmeden önce çırpma teliyle karıştırarak soğuttum. Kalıplara döktüğüm çikolatayı biraz daha soğuyana kadar bekletip sonra iyice donması için dolaba koydum. Çikolatanın donması için 1-2 saat beklerseniz kalıplardan hiç zorlanmadan ve şekli bozulmadan çıkartabilirsiniz.


Pasta üstü için çikolatalarımız donarken pastamızı hazırlayabiliriz.
Akışkan haldeki soğumuş çikolatayı pastanın üzerine dökerek spatula yardımıyla kaplıyoruz, üzerini çikolatalarla ve renkli kremşantiyle süslüyoruz
Afiyet olsuuuuun.

2 Eylül 2008 Salı

HAŞHAŞLI ÇÖREK


Tatil dönüşü bir rehavetle işe başlar ya insan, hani sanki tatil devam ediyormuş gibi...Dakka bir gol bir burnunuzda bitiverir sizi bekleyen işler ve ilk günden tatilin o güzelim rehaveti yerini koşturmacaya terk ediverir, bayram seyran dinlemez toplantılar...

Hal böyle olunca ben de ne Zafer Bayramımızı kutlayacak ne de hayırlı ramazanlar dileyecek iki satır yazmaya fırsat bulamadım:-((

Fedakar ve inançlı bir milletin kahraman ordusuyla omuz omuza bizlere armağan ettiği şanlı Zafer Bayramımız kutlu olsun.
Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır,
Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır...
Dilerim bu bayram sadece tatil günü ve bir dizi kutlama için yolların kapatılması olarak görülmeden her sene hakettiği saygıyı görür ve çocuklarımız bu bilinçle büyürler. Zira bu sene beni çok üzen bu tarz yorumlarla karşılaştım malesef...

İkinci olarak herkese hayırlı ramazanlar dileyerek tarife geçmeden önce, önceki yazımda bahsettiğim, beni mutlu eden gelişmeye sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bazı arkadaşlarımın tahmin yürüttüğü gibi kendi Cafe'me kavuşmadım henüz. Bunun için sanırım biraz uzun bir zamana ihtiyacım var:-(( Ama elde etmek için önce istemek lazım, değil mi?...

Evet, kendi Cafeme kavuşamadım ama kendi tariflerimi gönderebileceğim, yazı yazacağım bir köşem var artık...

Bir kaç ay önce yerel bir gazeteden yemek köşesini hazırlamam için bir teklif gelmişti. Ben de kabul ettim, tariflerimin farklı bir yoldan daha fazla kişiye ulaşacak olması fikri beni heyecanlandırdı. Ve geçen haftaki sayıda ilk kez tariflerim yayımlanmaya başladı ve ben de yazarlar sütununda yerimi almış oldum:-)) Gazeteye buraya tıklayarak gözatabilirsiniz.

Sizlerin de paylaşmak istediği, özellikle yöresel tarifleriniz varsa serzincan@gmail.com adresinden bana ulaştırabilirsiniz.

Haşhaşlı çörek tarifi gazeteye gönderdiğim ilk tarifti. Konyadan gelen haşhaş ezmesiyle yapıldığı için torpil yapıp ilk bu tarifi gönderdim:-)) Yapılışına gelince;

Hamuru mercimekli poğaçada kullandığım hamurun aynısı;
  • 2 yumurta (birinin sarısı üzerine)
  • 1 çay bardağı sıvı yağ
  • 1 çay bardağı süt
  • 1 paket kuru maya50 gr. Margarin (oda sıcaklığında yumuşamış)
  • 3 su bardağı un ( unu azar azar eklemek lazım yumuşak ele yapışmayan bir hamur olmalı, duruma göre un miktarı ayarlanmalı)
  • 1 tatlı kaşığı tuz
  • 1 çay kaşığı şeker

İç için;

  • Haşhaş ezmesi
  • 1 yemek kaşığı tereyağ

Hamur için tüm malzemeler karıştırılarak ele yapışmayan esnek ve yumuşak bir hamur hazırlıyoruz.

Haşhaş ezmesini 1 kaşık kadar tereyağda 1-2 dakika kavuruyoruz, ılımaya bırakılıp hamurumuzu 2-3 mm. kalınlığında açıyoruz. Haşhaş ezmesini hamura reçel sürer gibi sürüyoruz. Hamuru rulo şeklinde kıvırıp parmak kalınlığında dilimliyoruz. Dairesel dilimleri yağlı kağıt serilmiş fırın tepsisine diziyoruz ve üstüne yumurta sarısı sürüyoruz. 175 C lik fırında üzeri kızarana kadar (yaklaşık 15 dak.) pişiriyoruz. Afiyet olsun.

instagram hesabım: @serzincan

Related Posts with Thumbnails